top of page

Çatalhöyük ve İlk Yerleşimlerin Doğuşu

Dünyanın ilk şehirlerinden birinde yaşamın nasıl olduğunu hiç merak ettiniz mi? İlk insanların nasıl yaşadıklarına, nasıl topluluklar kurduklarına ve dünyalarını nasıl anlamlandırdıklarına dair nadir bir bakış açısı sunan tarihi yerleşim yeri olan Çatalhöyük'ü keşfetmek için bu yazımızda zamanda geriye doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Şaşırtıcı keşfinden sunduğu inanılmaz arkeolojik bilgilere kadar, burayı evi olarak gören insanlar için günlük yaşamın neye benzediğini ortaya çıkaracağız. Antik gizemlere, benzersiz yapılara ve bildiğimiz medeniyetin nasıl başlamış olabileceğine gelin hep birlikte bir göz atalım.


Çatalhöyük Nerede ve Ne Zaman Keşfedildi?

Çatalhöyük antik yerleşim alanında bir arkeoloğun keşif anı

Yolculuğumuza küçük bir arkeoloji seyahatiyle başlayalım. Dünyanın en göz alıcı neolitik alanlarından biri olan Çatalhöyük, ilk olarak 1958 yılında İngiliz arkeolog James Mellaart tarafından keşfedilmiştir. Güney Anadolu'da, günümüz Türkiye'sinin Konya şehri yakınlarında bulunan bu alan, binlerce yıl önce insan yerleşimlerinin nasıl işlediğini anlamak için bir bilgi hazinesi haline geldi.


Mellaart bu alana ilk rastladığında, kimse bunun bu kadar büyük bir olay olacağını beklemiyordu. Ancak kazılar başladığında, topraktan katman katman antik evler, duvar resimleri, aletler ve hatta tapınaklar çıkmaya başladı. Buranın sıradan bir köy olmadığı, M.Ö. 7100'lere kadar uzanan geçmişe açılan bir pencere olduğu kısa sürede anlaşıldı.


Çatalhöyük'ü özellikle akıllara kazıyan şey, büyüklüğü ve ne kadar eski bir tarihe ev sahipliği yaptığıdır. Binlerce insanın bir arada yaşadığı, sıkıca birbirine kenetlenmiş, arı kovanına benzer bir şehir düzenine ev sahipliği yapıyordu. Ve işin en ilginç yanı sokakların bulunmamasıydı. İnsanlar çatılarda yürür, evlerine ise tavanlardaki açıklıklardan girerdi.


Dolayısıyla, “Çatalhöyük nerede ve ne zaman keşfedildi?” diye sorduğumuzda, cevap sadece haritadaki bir yer veya kitaplardaki bir tarihten daha fazlasıdır. Bu, modern şehirler var olmadan çok önce atalarımızın nasıl yaşadıkları, düşündükleri ve dünyalarını nasıl şekillendirdiklerine dair süregelen bir yolculuğun başlangıcıdır.


Kazılar ve Arkeolojik Bulgular

Çatalhöyük kazı alanında çalışan arkeologlar

Çatalhöyük keşfedildikten sonra, bu bölgenin uluslararası arkeoloji camiasının ilgisini çekmesi uzun sürmedi. Ancak işler asıl olarak 1990’larda, Stanford Üniversitesi’nden Ian Hodder’ın liderliğinde rayına oturdu. Yeni teknolojilerin kazı çalışmalarına dâhil olması, araştırmacıların yalnızca toprağı kazmakla kalmayıp, insan yaşamının hem gerçek hem mecazi anlamda daha derin katmanlarına ulaşmalarına olanak tanıdı.


Ekipler tuğla duvarları ve zemini yavaşça kaldırdıkça, beklenmedik bir hikâye ile karşı karşıya geldiler. Buldukları şey sadece bir yerleşim yeri değildi; sanat, dini ritüeller ve eşsiz bir topluluk duygusuyla dolu, derin bağları olan bir toplumdu. İnsanlar evlerinin altına gömülmüş, duvar resimleri taşları süslemiş ve sembolik nesneler kimsenin henüz yazmadığı bir hikâyeyi anlatıyormuşçasına özenle yerleştirilmişti. Sanki her toprak katmanı sadece eserleri değil, düşünceleri, inançları ve yaşam biçimlerini de ortaya çıkarıyordu.


Bu kazılarla ilgili en heyecan verici şeylerden biri de günümüzde hâlâ yeni haberlerin gelmeye devam etmesidir. DNA analizi, toprak kimyası ve dijital yapılanmadaki yeni yöntemler bildiklerimizi sürekli olarak yeniden şekillendir mektedir. Çatalhöyük'ün hikâyesi zamana sıkışıp kalmamış; aksine, her yeni keşifle birlikte, dünyanın ilk topluluklarının nasıl düşündüğünü ve yaşadığını bize aktarmaya devam etmiştir.


Mimari Yapı ve Evlerin İnşası

Çatalhöyük'teki bir evin iç mekanı: kerpiç duvarlar, merkezi ocak, çatıdan giriş sağlayan ahşap merdiven

Buradaki evler sadece yemek yenecek ve uyunacak yerler değildi. Sosyal yapıyı, aile düzenini ve hatta manevi değerleri yansıtan özenle hazırlanmış mekanlardı. Daha öncede bahsettiğimiz gibi Çatalhöyük'teki evler, aralarında hiçbir sokak olmadan birbirlerinin hemen yanına inşa edilmiştir. İnsanların bu şekilde hareket ettiği bir ortamda çatılar birbirine bağlı yoğun bir yapı oluşturuyordu. Zemin seviyesinde hiç kapı yoktu. Bunun yerine mahalle sakinleri ahşap merdivenlere tırmanır ve evlerine çatıdaki deliklerden girerlerdi.


İçeride her ev oldukça standart bir düzene sahipti. Günlük yaşamın büyük bölümünün geçtiği geniş bir merkezi oda vardı. Yemek pişirme, uyuma, çalışma ve hatta ibadet gibi faaliyetler burada gerçekleşirdi. Duvarlar boyunca genellikle uyumak ya da eşyaları yerleştirmek için kullanılan yükseltilmiş platformlar bulunurdu. Günlük yaşamın sıcak ve önemli bir parçası olan ocak ya da fırın, genellikle bir köşede bulunurdu. Bunlar yalnızca pratik alanlar değil, aynı zamanda derin anlamlar taşıyan mekânlardı. İnsanlar evlerinin zeminine yakınlarına gömerek yaşam ve ölümü ortak bir alanda birleştiriyorlardı.


Çatalhöyük sakinleri ev düzeni kadar detaylarada önem verirdi. Duvarlar sıvanmış ve çoğu zaman defalarca yeniden boyanmış olurdu. Bazı evlerde duvar resimleri ve kabartmalar bile vardı. 2005'teki bir kazı raporunda; kerpiç, sıva ve kereste gibi yapı malzemelerinin nasıl yeniden kullanıldığı ve özenle geri dönüştürüldüğü vurgulanmaktadır. Bu da bize insanların, çevre dostu gibi modern terimlerin var olmasından çok daha önce inşaat ve sürdürülebilirlik konusunda güçlü bir anlayışa sahip olduklarını göstermektedir.


Günlük Hayat: Beslenme, Giyim ve Toplumsal Yaşam

Çatalhöyük'te bir evin içinde birlikte yemek yiyen bir aile

Çatalhöyük'teki evlerin içine göz attığımıza göre, orada yaşayan insanlar için hayatın gerçekte nasıl olduğunu açıklamanın zamanı geldi.


Çatalhöyük'teki insanlar buğday ve arpa gibi tahılların yanı sıra bezelye, mercimek, kuruyemiş, meyve ile bol miktarda yabani av hayvanı ve evcil hayvan içeren çok çeşitli bir beslenme düzenine sahipti. American Antiquity'de yayınlanan araştırmaya göre, yemekler sadece yemekten ibaret değildi. Son derece sosyal ve sembolik eylemlerdi. Aileler uyudukları ve çalıştıkları aynı mekânda birlikte yemek pişirir ve yerlerdi. Yemek, insanların duyduğu temel bir ihtiyacın ötesinde topluluğun birleştirici bir unsuru olmuştu


Yemek pişirmek genellikle evlerinin zeminine inşa edilmiş fırınlarda yapılıyordu ve araştırmacılar kömürleşmiş ekmek, tohum ve hatta kemik kalıntıları buldular. Ayrıca bu insanların, deniz ürünleriyle kuşları da tüketmiş olmaları, doğanın sunduğu imkânlardan ne denli faydalandıklarını göstermesi açısından hayli şaşırtıcıdır.


Peki bu insanlar tüm bunları yaparken tam olarak ne giyiyorlardı? Çatalhöyük'ten elde edilen kumaş kalıntıları, insanların meşe ve söğüt gibi ağaçların iç kabuklarından, yani sak liflerinden giysiler yaptıklarını ortaya koymaktadır. Turkishtextile'e göre, bu ilk dokumacılar ağaç liflerini büküp iplik haline getirerek şaşırtıcı derecede yumuşak ve nefes alabilen kumaşlar yaratmışlardır. Bu durum onların yalnızca yenilikçi olduğunu göstermekle kalmayıp belirgin bir konfor ve tarz anlayışına sahip olduklarını da göstermektedir.


Günlük yaşam aynı zamanda el işi, ibadetler ve işbirliğini de içeriyordu. Boya yapımı, obsidyenden alet yapımı ve duvar resimlerine dair bulgular bulunmaktadır. Çatalhöyük Research Project bunu, evlerin sadece içinde yaşanmakla kalmayıp bazen birkaç nesil tarafından paylaşıldığı güçlü bir topluluk duygusu olarak tanımlamaktadır. Çatalhöyük, tarihsel derinliğine rağmen, canlılığı, toplumsal bağları ve insani dokusuyla hayranlık uyandıran bir yaşam alanıydı.


Çatalhöyük’ün Önemi ve Mirası


Çatalhöyük'ü gerçekten öne çıkaran şey sadece insanlarının nasıl yaşadıkları değil, geride bıraktıklarıdır. Labirenti andıran evleri ve çatı yollarıyla bu tarihi şehir, bize dikkatle organize edilmiş bir topluluğun ilk örneklerinden birini göstermektedir. Caddeleri ya da dini yapıları olmayan Çatalhöyük güçlü bir öyküyü gözler önüne sermektedir. İlk insanların uyum içinde yaşamak için krallara ya da saraylara ihtiyacı yoktu. Çünkü onların en büyük gücü, aralarındaki dayanışma duygusuydu.


Çatalhöyük'ün önemi antik duvarların ve gündelik aletlerin ötesine geçmektedir. İnsanlık tarihinde bir dönüm noktasını, göçebelikten yerleşik hayata geçişi temsil etmektedir. İnsanların tarımla uğraştığı, yapılar inşa ettiği, sevdiklerini evlerinin altına gömdüğü ve duvarlarını hikâyelerle süslediği bilinen en eski yerlerden biriydi burası. Tüm bunlar sadece hayatta kalma çabası değil, filizlenmekte olan bir kültürün izleriydi.


Kaynakça


  1. Choubineh, Nathalie, and Omar Hoftun. “Ҫatalhöyük.” World History Encyclopedia, May 2025, www.worldhistory.org/Catalhoyuk.

  2. “Çatalhöyük: Its Story Continues.” JSTOR Daily, Dec. 2024. JSTOR, daily.jstor.org/catalhoyuk-its-story-continues.

  3. Çatalhöyük 2005 Archive Report - Architecture. www.catalhoyuk.com/archive_reports/2005/ar05_34.html.

  4. Lukas, Dominik. “Life at Çatalhöyük.” Çatalhöyük Research Project, 3 Nov. 2015, www.catalhoyuk.com/site/life.

  5. Atalay, Sonya, and Christine A. Hastorf. “Food, Meals, and Daily Activities: FoodHabitusat Neolithic Çatalhöyük.” American Antiquity, vol. 71, no. 2, Apr. 2006, pp. 283–319. https://doi.org/10.2307/40035906.

  6. Çatalhöyük: The Extraordinary Tale of 9000-Year-Old Garments Made From Trees. www.turkishtextile.org/blog/8/catalhoyuk-the-extraordinary-tale-of-9000-year-old-garments-made-from-trees

  7. “Çatalhöyük.” Turkish Archaeological News, 18 Mar. 2025, turkisharchaeonews.net/site/%C3%A7atalh%C3%B6y%C3%BCk.

Comments


bottom of page