

45false00 GMT+0000 (Coordinated Universal Time)


39false04 GMT+0000 (Coordinated Universal Time)
Son zamanlarda artan depremler halk olarak hepimizin bina güvenliği sorgulama, eşya sabitleme, DASK yaptırma ve güvenli toplanma alanlarını tespit etmeye itti. Peki bizim için yıkıcı, gezegenimiz için gayet doğal olan bu olay tam olarak nedir biliyor muyuz? En basit örneğiyle yerkabuğu bizim gibi çok gerildiğinde bir enerji boşalımı yaşanıyor ama deprem sadece bundan kaynaklı değil. Şimdi gelin deprem nedir, nasıl oluşur, deprem çeşitleri neler, deprem fay hatları nereden geçiyor hepsini detaylıca inceleyelim.
Deprem, yer sarsıntısı, zelzele veya seizma, yer kabuğunda biriken gerilimin beklenmedik bir anda kırılarak enerjinin açığa çıkması ve bu enerjinin yayılarak yüzeyi titreten sismik dalgaları oluşturmasıdır. Bu kırılmalar genellikle tektonik levhaların sınırlarında, yani yer kabuğunu oluşturan dev kara parçalarının birbirine sürtündüğü veya ayrıldığı bölgelerde meydana gelir. Levhalar, biriken gerilime dayanamayacak hale geldiğinde enerjiyi ani bir şekilde boşaltır ve gerilimin büyüklüğüne göre yeryüzünde sarsıntı yaşanır.

Depremler, yer kabuğundaki kırılma ve hareketler sonucunda oluşan enerjinin açığa çıkmasıyla meydana gelir. Yer kabuğu, sürekli hareket halinde olan tektonik levhalardan oluşur ve bu levhalar birbirine sürtündüğünde, sıkıştığında veya ayrıldığında büyük bir gerilim birikir. Bu gerilim belirli bir eşiği aştığında, levhalar aniden yer değiştirir ve sismik dalgalar şeklinde enerji yayılır.
Deprem anında yayılan bu enerjinin ilk habercileri P dalgaları (birincil dalgalar)dır. P dalgaları, katı, sıvı ve gaz ortamda ilerleyebilen, en hızlı sismik dalgalardır; bu yüzden deprem anında ilk hissedilen titreşimleri oluştururlar. Ardından S dalgaları (ikincil dalgalar) gelir. Bu dalgalar yalnızca katı ortamlarda yayılır ve P dalgalarına göre daha yavaş ilerler, ancak daha güçlü sarsıntılara neden olur. Yeryüzünde hissedilen asıl deprem etkisi genellikle S dalgalarının yüzeye ulaşmasıyla başlar.
Hayır, bugün ne Türkiye’de ne de dünyada bir depremin tam olarak ne zaman, nerede ve hangi büyüklükte olacağını belirlemek mümkün değildir. Bilim insanları yalnızca belirli bölgelerdeki sismik riskleri ve olasılıkları hesaplayabilir, örneğin bir fay hattında önümüzdeki yıllarda deprem yaşanma ihtimali gibi. Ancak bu, kesin tarih veya büyüklük anlamına gelmez. Dolayısıyla, deprem tahmini yerine bilimsel izleme, yapı güvenliği ve afet hazırlığı konularına odaklanmak çok daha güvenilir bir yaklaşımdır.
Depremler, yer kabuğunda oluşan sarsıntıların büyüklüğü ve şiddetine göre ölçülür. Bu ölçümler için sismograf adı verilen hassas cihazlar kullanılır. Sismograf, yer hareketlerini kaydederek sismogram denilen dalga grafikleri oluşturur. Bilim insanları bu verilerden depremin merkez üssünü, derinliğini ve büyüklüğünü hesaplar. Depremin büyüklüğü genellikle Richter ölçeği veya Moment magnitüd ölçeği (Mw) ile ifade edilir. Şiddet ise depremin insanlar ve yapılar üzerindeki etkisini gösterir ve Mercalli ölçeği gibi sistemlerle değerlendirilir.

Richter ölçeği, depremlerin ne kadar güçlü olduğunu anlamamıza yarayan bir ölçüm sistemidir. 1935’te Charles F. Richter tarafından geliştirilen bu ölçek, sismograf cihazlarının kaydettiği yer hareketlerine dayanır. Ölçek logaritmik bir yapıya sahiptir; yani her bir sayı artışı, sarsıntının yaklaşık 10 kat daha güçlü olduğu anlamına gelir. Örneğin 6 büyüklüğündeki bir deprem, 5’lik bir depremden çok daha fazla enerji açığa çıkarır. Günümüzde bilim insanları daha hassas sonuç veren Moment Magnitüd Ölçeği’ni (Mw) kullanıyor olsa da, Richter ölçeği hâlâ en yaygın bilinen ölçü sistemidir.

Moment Magnitüd Ölçeği (Mw), depremlerin büyüklüğünü ölçmek için kullanılan modern ve daha hassas bir sistemdir. Bu ölçek, depremin açığa çıkardığı toplam enerjiyi ve fay yüzeyindeki kaymayı dikkate alır. Richter ölçeğinin sınırlamalarını aşmak için geliştirilmiş olan Moment Magnitüd Ölçeği, hem küçük hem de çok büyük depremleri doğru şekilde ölçer.
Depremler genellikle kısadır ve çoğu sadece 10 ila 30 saniye sürer, ancak bazı depremler çok daha uzun sürebilir. Süre, depremin büyüklüğüne ve fay kopmasının uzunluğuna bağlıdır. Küçük ve orta şiddette depremler (yaklaşık büyüklük 5-6) tipik olarak yaklaşık 30 saniyeye kadar süren sarsıntılar üretir. Daha büyük depremler bazen birkaç dakika süren çok daha uzun süreler boyunca sallanmaya neden olabilir. Örneğin, 2004 Sumatra-Andaman depremi 8 ila 10 dakika ve 1964 Büyük Alaska Depremi yaklaşık beş dakika sürdü.

Sarsılma süresi açısından şimdiye kadar kaydedilen en uzun deprem, 8 ila 10 dakika süren 26 Aralık 2004'teki Sumatra-Andaman depremidir. Büyüklüğü 9.1 ile 9.3 arasında olan bir mega depremdi.
Bununla birlikte, günler, aylar ve hatta yıllar boyunca yeraltında açılabilen "yavaş kayma depremleri" adı verilen çok uzun süreli sismik olayların başka bir kategorisi vardır. Dikkate değer bir örnek, Sumatra'da meydana gelen ve yaklaşık 32 yıl süren ve 1861'de büyük bir büyüklükte 8,5 depremle biten yavaş bir kayma olayıdır. Bu yavaş kayma olayları tipik depremlerden farklıdır ancak gözlemlenen en uzun sismik süreçlerden bazılarını temsil eder.
Standart depremler için, 2004 Sumatra-Andaman olayı şu anda sismometreler tarafından gözlemlenen en uzun sarsıntı süresi rekorunu elinde tutuyor.
Yerin sallanması sadece fay hatlarının hareketinden gerçekleşmez, çevresel faktörler de zelzeleye sebep olabilir. Klasik depremlerin yanı sıra tektonik, volkanik, çöküntü, yapay ve artçı depremler diğer deprem çeşitlerine örnektir. Bunlar, genellikle yıkım gücü ve etki alanları bakımından birbirinden ayrılır.

Teknotik depremler, yer kabuğundaki levhaların hareket etmesi, sürtünmesi, sıkışması veya birbirinden uzaklaşması sonucunda fay hatlarında biriken enerjinin aniden ortaya çıkmasıyla meydana gelir, yani bildiğimiz klasik depremlerdir. Yeryüzündeki en büyük hasara neden olan deprem türüdür ve Türkiye’de görülen depremlerin neredeyse hepsi bu türdeki depremdir.

Aktif yanardağların bulunduğu bölgelerde sık rastlanır. Magma yeryüzüne yükselirken yarattığı basınç ve hareket, çevredeki kayaçları çatlatır ve sarsıntılara neden olur. Bu neden volkanik depremlerin etki alanı yerel ve dardır. Türkiye’de aktif volkan bulunmadığı için bu tür depremler görülmez. Volkanik depremler en sık Pasifik Okyanusundaki Pasifik Ateş Çemberi lakaplı bölgede yaşanır.

Çöküntü depremler, yer altındaki mağara, tünel, veya maden ocaklarından oluşan alanlardaki tavanların çökmesi ile meydana gelir. Tuz veya jips gibi kolay eriyebilen kayaçlara sahip bölgelerde de meydana gelir. Çöküntü depremlerin sarsıntı alanı ve süresi çok kısadır. Genellikle küçük çaplı olurlar ve hasarı çöküşün yaşadığı alanla sınırlıdır.

Yapay depremler, insan faaliyetleri nedeniyle meydana gelen sarsıntılardır. Mayın, nükleer testler, barajlarda su tutulması, yakıt çıkarmak için kullanılan hidrolik kırılma, derin yeraltı sıvı enjeksiyonu gibi uygulamalar yer sarsılmasını tetikleyebilir. Genellikle şiddetleri düşütür ve etki alanları sınırlıdır.
Artçı depremler, ana depremin kırıldığı fay hattı çevresinde meydana gelen daha küçük sarsıntılardır. Ana deprem sırasında fay hattı üzerindeki biriken gerilen enerji boşalınca fay kırılır ve çevresindeki kayaçlarda ve fayın diğer bölümlerinde yeni bir stres dağılımı yaratır. Bu yeniden dağılma, fayın henüz kırılmamış kısımlarını veya yakınındaki küçük fayları yükleyebilir. İşte bu yükler sonucunda anlık küçük kırılmalar yaşanır ve artçı depremler bu nedenle yaşanır.
Deprem haritası, bir bölgenin yakın zamanda yaşadığı, geçmiş depremlerini gösteren veya gelecekteki potansiyel deprem tehlikesini gösteren bir coğrafi bilgi sistemidir (CBS). Deprem haritaları genellikle bölgelerdeki afet riskini değerlendirmek, yapı standartlarının belirlemek ve afet planlaması için kullanılır.
Özellikle canlı Türkiye son deprem haritası incelemek isteyenler Cartographero’nun Son Depremler İnteraktif Haritasını inceleyebilir..

Dünya deprem haritası, gezegnimizin sismik olarak aktif bölgelerini gösteren küresel bir coğrafi bilgi sistemidir. Bu haritaların temel amacı, tektonik levharın sınırlarını ve bu sınırlar boyunca biriken gerilimi görselleştirmektir. Ayrıca deprem kuşakları gibi diğer faktörleri de görselleştirerek tehlike ve risk değerlendirmesi yapılabilir.
Örnek olarak Cartographero’nun 3D Canlı Deprem Haritasını inceleyebilirsiniz.

Türkiye deprem haritası, fay hatlarının hangi illerin üzerinden veya yakınından geçtiğini görselleştiren bir diğer coğrafi bilgi sistemidir. Bu tür haritalar sayesinde Türkiye Bina Deprem Yönetmeliği odaklı olarak inşa edilecek tüm binaların bulundukları konumdaki tehlike değerlerine göre tasarlanması ve dayanıklı olması zorunludur. İnteraktif olarak da kullanılabilen bu haritalar ile risk-değer analizleri kolaylıkla yapılır.
Türkiye’de yaşanan depremlerin hepsini harita üzerinden incelemek için buraya tıklayabilirsiniz.
Son depremler harita, dünya üzerinde en son nerede ve ne zaman deprem olduğunu gösteren bir başka coğrafi bilgi sistemidir. Bu tür haritalar anlık veriyi gösterdiği için belirli dakikalarda bir yenilenir. Depremlerin konumu, haritada noktalandırılır ve derinliği, şiddeti gibi faktörler o noktaya işlenir.
Deprem bölgesi, tektonik levhaların ve fay hatlarının üzerindeki veya çevresindeki bölgeler için kullanılan bir terim. Örneğin 2024’te Ukrayna’da sadece 3 tane, 2023 ve 2022’de 0 deprem oldu. Türkiye’de ise 2024’de 42, 2023’te 878, 2022’de 188 kere deprem oldu. Yani Ukrayna deprem bölgesinde bulunan bir ülke değil.
Türkiye’deki deprem bölgeleri şu şekilde çoktan aza sıralanabilir:
Yüksek Tehlikeli Bölgeler
Marmara Bölgesi: Kuzey Anadolu Fay Hattı’nın (KAF) güney kısımları.
Ege Bölgesi: Batı Anadolu Fay (BAF) hattı nedeniyle bölgenin tamamı.
Doğu Anadolu Bölgesi: Doğu Anadolu Fat Hattı’nın (DAF)geçtiği iller.
Akdeniz Bölgesi: Doğu Anadolu Fay Hattı’nın güney uçları.
Karadeniz Bölgesi: KAF’ın geçtiği iller.
Orta Tehlikeli Bölgeler
İç Anadolu Bölgesi: Bazı iller orta risklidir ama bölge genel olarak aktif faylardan uzaktadır.
Güneydoğu Anadolu Bölgesi: Birkaç il orta risktedir ve bölge nispeten aktif faydan uzaktadır.
Akdeniz Bölgesi: Antalya ve civarındaki iller orta tehlikededir.
Düşük Tehlikeli Bölgeler
İç Anadolu Bölgesi: İç Anadolu’nun orta ve güney kısımları en düşük tehlikededir.
Karadeniz Bölgesi: Karadeniz’in kuzeydoğu kısımları ana fay hatlarından uzaktadır.
Trakya: Marmara Bölgesi’nin kuzeybatısındaki Kırklareli ve Edirne’nin büyük kısımları düşük risktedir.
1. derece deprem bölgesi, Türkiye’deki KAF, BAF ve DAF üzerinde veya en yakınındaki illeri ifade eder: İzmir, Balıkesir, Manisa, Muğla, Aydın, Denizli, Isparta, Uşak, Bursa, Bilecik, Yalova, Sakarya, Düzce, Kocaeli, Kırşehir, Bolu, Karabük, Hatay, Bartın, Çankırı, Tokat, Amasya, Çanakkale, Erzincan, Tunceli, Bingöl, Muş, Osmaniye, Kırıkkale, Siirt. Bu iller deprem tehlikesini en yüksek yaşar.
2. derece deprem bölgesi, büyük ve orta şiddetli depremlerin beklendiği illeri ifade eder: Tekirdağ, İstanbul, Bitlis, Kahramanmaraş, Van, Adıyaman, Şırnak, Zonguldak, Afyon, Samsun, Antalya, Erzurum, Kars, Ardahan, Batman, Iğdır, Elâzığ, Diyarbakır, Adana, Eskişehir, Malatya, Kütahya, Çankırı, Uşak, Ağrı, Çorum
3. derece deprem bölgesi, sarsıntının orta şiddetli yaşandığı, depremlerin daha seyrek yaşandığı illerdir: Sinop, Kastamonu, Ordu, Giresun, Artvin, Şanlıurfa, Mardin, Artvin, Kilis, Sivas, Gümüşhane, Bayburt, Kayseri, Yozgat, Ankara, Mersin, Nevşehir, Konya.
4. derece deprem bölgesindeki illerde ise sismik hareket oldukça azdır ve büyük depremler beklenmez: Trabzon, Rize, Edirne, Niğde, Aksaray, Karaman.
5. derece deprem bölgesi olarak da bilinen bu illerde sismik aktivite yok denecek kadar azdır ve bazı haritalarda “Tehlikesiz bölge” olarak da bilinirler: Sinop, Giresun, Trabzon, Rize, Artvin, Kırklareli, Ankara, Edirne, Adana, Nevşehir, Niğde, Aksaray, Konya, Karaman.
Deprem parametreleri, afetin nerede olduğunu, sismik dalganın ne kadar derinden geldiğini ve depreme neden olan fay türünü anlamamıza yardımcı olur. Deprem ölçümü nasıl yapılır şu aşağıdaki tabloda hızlıca gösterelim:
Parametre Adı | Açıklama | Ölçüm/Tanımlama Birimi |
Odak Noktası (Hiposantr) | Enerjinin yerin altında açığa çıktığı nokta. | Konum (Enlem, Boylam, Derinlik) |
Dış Merkez (Episantr) | Odak noktasının yüzeydeki izdüşümü. | Konum (Enlem, Boylam) |
Odak Derinliği | Hiposantr ile Episantr arasındaki düşey uzaklık. | Kilometre (km) |
Fay Mekanizması | Fayın hareket yönü ve türü (normal, ters, doğrultu atımlı). | Yön ve Tür Tanımları (Örn: Sağ Yanal Atım) |
Büyüklük (Magnitüd - M) | Kaynakta açığa çıkan toplam enerjinin ölçüsü. | Moment Magnitüd (Mw) |
Şiddet (Intensity - I) | Depremin belirli bir noktadaki etkisinin ve hasarının ölçüsü. | Romen Rakamları (I’den XII’ye) (Mercalli/MSK) |
Maksimum Yer İvmesi (PGA) | Zeminin kaydettiği en yüksek hızlanma. | Yerçekimi İvmesinin Kesri (g) (cm/s²) |
Spektral İvme | Farklı periyotlardaki yapıların maruz kalacağı ivme. | Yerçekimi İvmesinin Kesri (g) |
Sismik Moment (M₀) | Faydaki kayma miktarı ve fay alanı büyüklüğü. | Newton metre (N·m) |
Deprem şiddeti, sarsılmanın yeryüzünde hissedilen yoğunluğudur. Fakat depremin büyüklüğü ile farklıdır. Depremin büyüklüğü, kaynak fay hattındaki açığa çıkan enerjiyi ifade eder. Şiddet ise afet sonrası yeryüzünde yaşanılan yıkıcılığıdır ve bölge, odak noktasına ne kadar uzaktayse depremin şiddeti azalır.

Deprem yoğunluğunu ölçmek için kullanılan alete sismograf veya sismometre denir. Bu aletler deprem sırasında sismik dalgaların neden olduğu yer hareketlerini algılar ve kaydeder. Bir sismograf özellikle titreşimlerin kaydı veya grafiği olan bir sismogram üretir. Modern sismograflar elektronik sensörler kullanır ve hareketi üç boyutta ölçebilir: kuzey-güney, doğu-batı ve yukarı-aşağı. Sismograflardan elde edilen veriler, depremin yerini, büyüklüğünü ve diğer özelliklerini belirlemek için gereklidir.

Bugüne kadar kaydedilen en büyük deprem 22 Mayıs 1960'ta Şili'nin Valdivia kentinde gerçekleşti. 1960 Valdivia depremi veya Büyük Şili depremi olarak bilinen, 9,4 ile 9,6 arasında tahmin edilen bir büyüklüğe sahipti ve bu da onu kayıtlı tarihin en büyük depremi haline getirdi. Bu yıkıcı deprem yaygın hasara neden oldu ve Pasifik Okyanusu boyunca kıyı bölgelerini etkileyen büyük bir tsunamiyi tetikledi.
Depremler sonrası oluşan tsunamiler, genellikle deniz tabanının ani dikey hareketleriyle meydana gelir; özellikle tektonik plakaların birbirinin altına daldığı dalma zonlarında sık görülür. Deniz tabanı yukarı veya aşağı hareket ettiğinde su sütunu yerinden oynar ve okyanus yüzeyinde büyük bir yükselme veya çöküntü oluşur, bu da tsunamilerin dev dalgalar halinde okyanus boyunca ilerlemesini başlatır. Kıyıya yaklaştıklarında sığ suda yükselen bu dalgalar, karaya ulaştığında yıkıcı sel ve hasarlara yol açar. Depremlerin yanı sıra tsunamiler denizaltı heyelanları, volkanik patlamalar veya diğer sualtı hareketlerinden de kaynaklanabilir; ancak en güçlü tsunamiler genellikle büyük yitim bölgesi depremleriyle tetiklenir.





Yorumlar